Namütenahi Sevda

Namütenahi Sevda



Hasretten mecruh iki kalp,

Uzun mecralar girmiş aralarına

Mahdut bir iki yetersiz gün,

Yetecek mi bu âşıklara?


Galeyan eden özlem, taşıyor bedenden

Gelmiş kavuşma vakti, bahtiyarlıktan sermest iki seven

İhtiraz gözler, âlâ sözler

Sanki serilmiş önlerine en güzel Şukufeler

Her tafsilatı ayrı müzeyyen


Havada latif bir hararet…

Şatır handelerle işte iltizam olunan o an!

Muhteris bir buse, titreyen iki beden

Mümkün mü tevfik etmek zamanı?

Ey arz, Gördün mü böyle bir mevzuniyet!


Şedit hislere kifayet eder mi dakikalar?

Bu iki zavallının tıynetlerinde ne kadarcık metanet var?

Tek tesellileri tekerrür etmesi, ağlamak neye yarar?

Bilirler, bitmeyecek bu müvellen seyranlar, kavuşmalar…


Zaman nasibini alır bu işten, biraz övgü biraz sövgü ile

Yâr döner memlekete, kuşunun kalbi ile birlikte

Akılda kalan son iki boynu bükük cümle, bir vaveyla derinlerde

“Ah sevgilim! Ne zaman avdet edeceksin bu biçareye?”



Elbet ne nağmeler söylenir ve mısralar, bir dağın akarsuyu misali, coşkun bir kalbin serin gözyaşlarıyla yeşerip üstüne serin bahçeler sunar. Ancak malûmdur ki, hiçbir bahçe ebediyen yeşil kalmaz. Tıpkı toprağın derinliklerinden baş göstermeye çalışan bir filiz gibi biz dahi kendimizi en zifiri duvarların ardına gizledik. 
Bu manzume ise benim cenazemdir.

Tarihi ise önemli değil.

Comments

Popular posts from this blog

All Past Girls Now Sunny Meadows

The Sundial in the Garden

Imbued Verses