Şairin Defterinden | Kara Liste
Bazı şiirler şairi anlatmaz. Buluştukları kağıtta içindeki pislikleri kusarken onları bu pisliğe bürüyen travmaları, çürümüşlüğü, kokuşmuşluğu, berbatlığı anlatırlar.
Bazı şiirler şairden kopuktur, tıpkı kuyruğunu bırakmış bir kertenkele gibi. Geriye sadece iz bırakırlar. Bu iz kalıcı mıdır bilinmez.
Bazı şiirlerin ruhu bedenlerinden çalınmıştır. Ruh ârî ise, yâr ârî ise temizdir. Beden elhaf bir kimyaya bürünmüştür.
Ruhu kirleten şey nedir? Kara Liste'dir, acz-i beşerdir.
![]() |
(https://www.deviantart.com/veizer/art/Sphere-with-black-goo-149994722) |
Kara Liste
Sormak isterim nedir amaç diye,
Ki bilmek isterim.
Ne yapacağız, ne edeceğiz,
Ne söyleyeceğiz, ne hissedeceğiz,
Bırak.
Cevapları mürekkeple yazıyorum,
Ki kokusuyla yayılsın.
İlkinde hissedeceksin ey kâri,
Öyle sıradansa sen bırak bu işi.
Hissettin mi ayağının altı sallanacak,
Ki devriliveresin.
Kolun sızlayacak kanına sızınca,
Ki ondan başkasını tutamayacak.
Gözlerse fener değil ama aynası olacak,
Ki hissettiğini yansıtacak.
Ölmeyeceksin ama kalbin atmayacak,
Ki canından sevdiğin o olsun.
Hissettiysen kâri, söyleyelim.
Yalnız, sen değil, ben söyleyeceğim.
Öyle söylemeli ki altı boş olmamalı.
İlk defa anlam içerememeli dediğin,
Ki duygu doldursun eksiği.
Anlamsızlık: o an en güzelidir
Bakmalı, anlamalı, hissetmeli,
Bakmazsa kork kâri, ecel teri dökülür,
Ecel
Senin değil hislerinindir
Anlamazsa kork kâri, hem de çok!
Çünkü aşkı anlamayan ruhu hiç anlamaz,
Ya hissetmezse kâri? Ne yapmalı…
Uyan o kabustan kâri,
Ki aşkı hissedemeyen gerçek olmasın.
Senin hiç olmasın.
Elinden tuttu mu ısın.
O ateş ki seni korur, sarmalar.
Sarmalasın ki en soğuk kışta üşümeyesin.
Üşütmeyecek yâr var mıdır kâri?
Öyle bir ısınırsın,
Bu soruya cevap bulamazsın.
Öyle bir tutarsın,
Öyle…
Eller değil gönüller kenetlenmiş.
Öyle sarılırsın,
Öyle…
Sarılmak nedir kâri?
Hissi unutma kâri.
His önemli.
Unutursan da senin değildir.
Hisle çık yola, hisle devam et.
Anlıyor musun kâri, hisset.
Kalemin aşk, mürekkebin his olsun.
Kağıda yazdın mı kağıt utansın,
Ki hissedemediğini anlasın,
Ve üzülmeli.
Histir yârin elini tutunca güneşi tutmuş gibi hissettiren,
Yakmayan,
Ama ısıtan tek güneş.
Ay’ı ikiye yarmak bir mucizeyse,
Güneşi tutmak ne hadisedir!
Ki bu aşık için gerçektir.
Anlamsızlığının içinde aşkı hissettiyse,
Gel kâri, bir yoldur çıktığımız,
Ki bu yol nelerle doludur.
Bir aşağı, bir yukarı,
İlk önce bakabileceksin,
Hiç bakmamış gibi,
Utanmak,
Ve de kaçınarak.
Ne güzeldir bu mücadele bir bilsen
Olsun, bakamadıysan ne olmuş?
Gönlün zaten onu bir kere görmüş.
Kör etseler dahi onu tanımak,
Ne marifettir.
Açılan göz onu görünce parlamalı,
Öyle parlamalı ki tekrar görmemeli,
Tıpkı bir yıldızlı gece misali
Gündüzünde bile gece,
Kapkaranlık gecenin tek parlayan yıldızı,
Gördüğün “tek”, o olmalı.
Bir söğüt ağacı esercesine saçları
Sarkmalı mı?
Sarkmalı kâri.
Gölgesinde dalları sallanır,
O yapraklar ki sallanır,
Hışır, hışır,
Gönül nâlân ise, o kum fidan
Rahatlatır elbet.
Sarmalı, kâri.
Ki o eşsiz kum denizinde
Yürüyebilesin.
Söyleyebilmeli, kâri.
Sevdiğini söyleyebilmeli,
Ama insan ilk önce sevebilmeli.
Gölge düşmüş iki kelime,
Anlamını yitirmiş mi
Onlar için evet.
Çok zor: Seni seviyorum
İnsanı insan kılan histir
Bizse hayvan
Unuttuk mu
Çirkinleştirdik
Ama hiç güzelleşemedik.
Söyle, zor değil.
Yâr mı? O başka.
O iki kelime bu sefer bir harmoni
Orkestra
Farklı olmalı, güzelleşmemeli,
Mucize olmalı, pekişmeli,
Gönüller
Ve de sözler.
Söyleceksin, kâri.
Belki titreyeceksin,
Belki terleyeceksin,
Belki de sekeceksin.
Titre, aşık değil misin?
Hangi aşk insanı titreşmemiş?
Şaşarım.
Terle, aşık değil misin?
Aşk
Kaynar suyun ta kendisi değil midir?
Yıkar seni, yeni baştan.
Sek, aşık değil misin?
Kim bunu hissederken düz yürümüş?
Gülerim.
Yüreyen varsa vay haline,
Hissetmemiş.
Tak koluna,
Ah kâri, bir girdi mi koluna,
Adem’i elmaya götüren kopmuş mu?
O kollar da aralarında evreni kenetler,
İki aşığın iki dünyası bir boşluktadır.
O boşluk ki iki bülbülün yuvası,
Sarmaş, dolaş.
Ne hoştur.
Girdi mi koluna?
Dünyalar senindir kâri.
Ne İzmir sıcağı, ne Kars soğuğu
İki bülbüle değemez.
Gez aşık, gez.
Gezsen ne olur, ne anlarsın?
Yanındaki varken
Ne anlarsın?
Kâri,
Deniz kenarına gideceksin,
Denizin serinliğini hissedeceksin,
Rüzgar o kum denizini havalandıracak,
Söğüt ağacı varsın dinmesin.
Dalgalar arasında tek güzelliğin
O olduğunu anlayacaksın.
Anlayacaksın denizi güzel kılanın
Sonsuz olduğunu
Anlayacaksın yâri güzel kılanın
Sonsuz olduğunu
Hissin, ruhun, heyecanın
En güzel ormanı bulmalı kâri,
Sonsuz yeşilliği sonsuz aşkına meydan okumalı
Ki en güzel çatışma elbet
Sonsuzluklardan doğan mucizedir
Bir çadır kurmalı, kumaşı sevgiden
Bir çadır kurmalı, direği aşktan
Bir ateş yakılmalı
Yârden değil ama
Yine de kuvvetli
Hele de Güneş yerini Ay’a bıraktı mı,
Hele de imbat esmez mi
Denizden karaya
Aşağıdan yukarıya
Omuzlar birbirine dostluk etmeli
Başlar bir olmalı
Nazikane bir dokunuş
Neyin güzel olduğuna karar verilememeli
Gece mi, imbat mı, yâr mı?
Hepsi bir.
Gecenin siyah elbisesi,
Yâr için bir elbise,
İmbatın o eşsiz serinliği,
Yâr için bir dokunuş,
Sanki Amfitriti.
Sen ise bir anka kuşu.
Heyecan, mutluluk, aşk
Ateş, yel, sessizlik
Ölüp ölüp dirilir.
Ateş ile suyun dansı,
Tümünü kavurmalı gecenin.
Belki birçoğunun ilki o gece,
Mucizelere tanıklık edecek,
Ama bu mürekkep değinmeyecek.
Sıcağa değinmeyecek.
Sevgiye değinmeyecek.
Aşka, öpüşmelere, sevişmelere,
Bu mürekkep artık değinmeyecek.
Bu mürekkep ki kâri,
Aşk aptallığıyla kendinin Sokrates’i,
Düşünerek başlamış,
Düşünememiş.
Gecelerin öpüşmeleriyle sınırları,
Olmayan sınırları yıkmak,
Var olanları yok kılmak,
Ve de ateşe yaklaşmak.
Ne haddine.
Sevişmek ise galat-ı meşhur
Dışarıdan duyan korkar,
Aptal.
İçeriden bilen imrenir,
Garib.
Yaşayıp zevk alan,
Razı.
Söyleyip sınırları zorlayan,
Ben.
Fuhul-i şuara kılmaz beni elbet,
Derbeder yâr ile aşığa değinmek.
Fakat ehemmiyeti nedir sorarsan kâri,
Sana söyleyeyim.
Aşk bu bir cevher,
Sen misin sengtraş?
His ise sisli bir gün,
Sen misin fener?
Sevgi kırık bir kadeh,
Sen misin cesur?
Batır dudağını,
Batır,
Kanat,
Doldur.
İçir.
Fışkırsın kan,
Ki acı çekmeyi de öğren.
Yâr ise nedir, bilir misin?
Yâr fırtına ardına saklanmış bir güneştir,
Yâr arıya polen, balığa sudur,
Yâr pamuk tarlasından geçirendir,
Eliyle, kendisiyle.
Yâr hissettirendir,
Yârdan önce,
Kalbin hiç atmamış,
Kanın hiç vücudunu dolaşmamış,
Beynin dolsa da vücudun hiç doymamıştır.
Ya kâri, ister sev, ister sevdir, ister seviş,
Bana ne?
Ama kâri,
Madem okudun,
Sen en azından sev.
Çünkü bu aşk ateşi,
Ki kül bırakmaz
Ne güzel ateştir.
İster cehennemi getirsin,
İster imbat serinliğini.
Sen en azından sev.
Berke O. Yılmaz
22.06.2020
Sınırları zorlamayan şairin eseri o şaire ait olamaz. Gün gelir şair kültürüne, zamanına hatta bazen de kendisine meydan okur, hepsinden uzaklaşır. Bilin ki bu, onu bir ileriye taşıyan en büyük mücadeledir. Kaybederse kimliğini kaybeder. Kazanırsa hazırdır.
Comments
Post a Comment